ŞAFİİ el-UMM

TAHARE

 

GUSÜL VE ABDESTİN VACİP OLUŞLARININ İLLETİ

 

İmam Şafii (Allah rahmet etsin) şöyle dedi: Allah (c.c) şöyle buyurdu: "Ey iman edenler! Namaza kalkacağınlZ zaman yüzlerinizi, dirseklere kadar ellerinizi ve -başlarınlZa mesh edip- her iki topuğa kadar da ayaklarınızı yıkayın. Eğer cünüp iseniz, iyice yıkanarak temizlenin. Hasta olursanız veya seferde bulunursanız veya biriniz abdest bozmaktan (def-i hacetten) gelir veya kadınlara dokunur da su bulamazsanız, o zaman temiz bir toprağa yönelin. Onunla yüzlerinizi ve ellerinizi meshedin (teyemmüm edin). Allah, size herhangi bir güçlük çıkarmak istemez. Fakat O, sizi tertemiz yapmak ve üzerinizdeki nimetini tamamlamak ister ki şükredesiniz." (Milide, 6)

 

İmam Şafii (Allah rahmet etsin) şöyle dedi: Allah (c.c), teyemmüm için sadece iki durumda ruhsat veriyor: Seferilik ve su bulamama hali ile hastalık halidir. Kişi hasta ise ve bu hastalığına su zarar veriyorsa; ister sefer! olsun ister mukim olsun ister su bulunsun ister bulunmasın teyemmüm edebilir.

 

Dedi ki: Hastalık ismi, birçok hastalığın beraber zikredildiği ortak bir isimdir. Hastayken teyemmüm yapmaya izin verilen hastalık, yarası olan hastalıktır.

 

Dedi ki: Yara derin olmasa da yara kapsamındadır. çünkü herhangi bir yaraya suyun değmesi neticesinde iltihaplanıp akmasından korkulur. Bu da kişinin helak olmasına sebep olabilir. Bu, korkunun en hafif durumudur. Yarasına suyun değmesi halinde yaranın derinlerine suyun ulaşıp yaraya zarar vermesinden korkan kişi teyemmüm yapabilir. Ama yara küçük olup içine suyun girmesi ve iltihaplanıp daha kötü olma korkusu yoksa bu tür yaralardan dolayı su terk edilip teyemmüm yapılmaz. ÇünküAllah (c.c)'ın teyemmüm için koyduğu illet zail olmuştur.

Yaralanma haricinde olan hastalıklardan dolayı, hastalık türü ne olursa olsun teyemmüm ile taharet yapmak kafi gelmez. Hasta olduğu için teyemmümle namaz kılan kişi, teyemmümle kılmış olduğu tüm namazıarını iade eder. Şiddetli soğuktan dolayı teyemmüm yapılamaz. Eğer kişinin, başında ve bütün vücudunda yaralar varsa mutlaka necaseti suyla yıkadıktan sonra cünüplük için teyemmüm etmesi yeterli gelir. Aynı şekilde bedenine isabet eden her necaseti suyla yıkamasılazım gelir.

 

Yara akan türdense ve suyun temasıyla zarar göreceğini biliyorsa, bu kişi, üzerinde necaset olmasına rağmen yıkamadan namazını kıldığı tüm namazları iade eder.(Çünkü üzerinde necaset vardır ve o necasetten dolayı namazını iade eder.) Eğer yaraları avuç içlerinde ise bedeninin tamamını avuç içleri hariç yıkadıktan sonra teyemmüm yapmadan da taharet yapmış sayılmaz. çünkü böyle yapan, Allah'ın emrettiği doğrultuda ne boy abdestini ne de teyemmümü yapmıştır.

 

Dedi ki: Bedenin bir kısmını suyla yıkanma imkanı olmasına rağmen yıkamayıp teyemmümle yetinmek kafi gelmez. Halbuki bedeninden yıkama imkanı olan yerlerin tamamını yıkadıktan sonra teyemmüm yapması lazım gelir. Bu durumda birbirlerinin yerini tutmadıkları için herhangi birinden vazgeçmesi doğru olmaz. Yarası başının ön tarafında olan kişinin, başının arka tarafını yıkaması gerekir. Başının ön tarafının bir kısmında yarası varsa yarasının olduğu yerin dışında kalan yerleri yıkaması gerekir. Başında yarası olmayıp yüzü yaralı olan kişi, başına suyu dökmesi halinde yüzüne geleceği endişesiyle başını yıkamaktan vazgeçemez. Bu durumda yüzüne su gelmemesi için başına bir maske geçirip yıkar. Vücudun herhangi bir yerinde yara varsa ve suyun üzerine dökülmesiyle yara, olduğundan daha kötü bir duruma gelecekse, saçın ve bedenin ıslanması şartıyla beraber suyu yaranın üzerine dökmeyip üzeri mesh edilir. Yaraya su gelmeyecek bir şekilde bedenin üzerine su dökme imkanı olursa bu yöntem kullanılır.

 

Dedi ki: Yarası sırtında olan kişi, yarasını görme imkanı olmadığı için yarasını görecek bir başka kişiden yardım alır.

Görme engelli olan kişi, bedenin herhangi bir yerinde olan yarasını göremeyeceğinden bir başka kişiden yardım alır. Seferde olan ve kendisine yardım edecek kimse bulamayan kişi, bedeninden yıkayabildiği yerleri yıkadıktan sonra teyemmüm yapar ve namazlarını kılar. Seferden geri geldiğinde yıkanması gereken yerleri -sebeplere mebni olarak terk ettiği için- temizlendikten sonra kıldığı namazları iade eder.

 

Eğer şahsın elleri kesikse, suyun bir başkası tarafından üzerine dökülmesi gerekir. çünkü bir başkasına bunu yaptırabilir. Ama bir başkasına bunu yaptırmaktan aciz olursa, namazını bu şekilde kılar. Ve kendisine yardım edecek birini bulduğunda, gusletmeden kılmış olduğu namazları iade eder.

 

Yarası bedeninde olan kişinin, yaranın dışında kalan yerleri yıkadıktan sonra sadece ellerini ve yüzünü teyemmüm ettirmesi yeterli gelir, yaranın olduğu yeri teyemmüm ettirmesi gerekmez. çünkü teyemmüm ile taharet sadece yüz ve ellerde olur. Bunların dışında kalan yerlerin tahareti toprak ile yapılamaz. Yaralar yüz ve ellerde olması durumunda, yüz ve eller dirseklere kadar teyemmüm ettirilir. Ve bedeninden yıkayabildiği yerleri de yıkar. Yara teyemmüm yerlerindeyse, yaranın büyük yahut küçük olmasına itibar edilmeden yaranın üzeri teyemmüm edilir. çünkü toprak ona zarar vermez. Söz konusu yaranın üzerine bir şey yapıştırmışsa, teyemmüm anında, yapıştırdığını sökmesi gerekir. çünkü toprak ona zarar vermeyecektir. Ama iyileşme si açısından kalması daha uygun olacaksa yaranın üzerini açmayıp yerinde bırakılabilir.

Yara yüz kısmındaysa, toprağın yüze ulaşmasını engelleyecek bir şey yapıştırmaz. Ama yara sakalın bulunduğu yerlerde olursa yaranın üzerine yapıştırmasında sakınca olmaz. Çünkü toprak sakalın altında bulunan deriye zaten sakaldan dolayı değmez. Toprağı sakalın üzerine değdirmek yeterli gelecektir. Sakal bölgesinde yarasının üzerine bir şey yapıştıran kişi sakalının kıllarını toplamak suretiyle toprağın temasını engelleyemez. Vücudunun herhangi bir yerinde yarası olan kişi yarasının üzerine bandaj sarmışsa, gusül esnasında bandajını söker ve yaranın dışında kalan yerlere suyun temasını sağlar. Eğer yaralı olan yer aynı zamanda kırıksa ve iyileşmesi için üzerine sargı uygulanması gerekiyorsa, sargıyı bağlar ve sargıyı uyguladığı yerin üzerine ikinci bir sargı bağlar. Bunu yapmadan evvel su ve toprakla abdest yerlerinin temasını sağlar, sonra sargıyı uygular.

 

Abdest bozduğunda sargıyı kaldırıp suyun ve toprağın abdest uzuvlarına temasını sağlar. Suyun temasından dolayı zarar görecek olursa, şu yoldan başka bir yol geçerli olmaz: Eğer suyun teması neticesinde yaranın iyileşmesini geciktirecek ve kırık üzerine uygulanan sargı daha kötü olacaksa, bu durumdan dolayı da uzvun telef olma endişesi olursa, ancak suyun temasını o zaman terk edebilir. Üzerindeki sargısı çıkartılıp abdest yahut teyemmüm ettirilen uzvun, bu sebepten dolayı telef olacağını düşünmüyorum. Ancak yaranın iyileşme süresini uzatabilir ve kırık için de zahmetli bir uygulama olabilir.

 

Sargı ve üzerindeki ikinci sargının çıkartılmasından dolayı zarar görüleceği endişesi varsa, bu hususta iki görüş vardır:

 

1 - Sargının üzerini suyla me sh edip teyemmÜll1 eder. Ve kılmış olduğu namazları, abdest almaya muktedir olduğu zaman iade eder.

2- Kılmış olduğu namazları iade etmez.

Sargının üzerine meshi uygun gören şöyle der: Sargıyı mutlaka abdestliyken uygulaması gerekir. Eğer sargıyı abdestsiz uygulamışsa, aynen mestte olduğu gibi mesh yapamaz.

 

İmam Şafii (Allah rahmet etsin) şöyle dedi: Kırığın üzerine sargı uygulanan kişi, sargıyı kaldırmadıktan sonra kesinlikle namazını iade etmez.

 

İmam Şafii (Allah rahmet etsin) şöyle dedi: Hz. Ali (r.a.) ile ilgili şöyle bir hadis rivayet edilmiştir: Kollarından birisi kırıldığında, Nebi (s.a.v) ona, uyguladığı sargınıd» üzerine suyla meshetmesini emretmiştir. Ben bunun isnadının doğruluğunu biliyor olsaydım bunu deliliyle söylerdim.

 

Tahric: Marife, 1/300- 301 Zayıf. Nebi (s.a.v)'den öyle bir şey isbat edilmemiştir. ibn Mace, 1/215 no: 657; EI-Basuri, isnadı zayıf. Ahmed ve ibn Main tekzip ettiler. Buhari, "Münker" dedi.

 

(0) [Arapçada )4Ji cebair olarak geçen kelime, yaralı bir azanın üzerine sarılan sargı veya dökülen ilaç demektir. Buna muadil bir de asaib kelimesi vardır ki o da yara iyileşinceye kadar koruması için üzerine sarılan sargı demektir.]

 

Rebi' şöyle dedi: Bu durumdaki kişinin, abdest veya teyemmüm alabildiğinde namazlarını iade etmesi Şafii'nin yanında/görüşüne göre müstehabdır. çünkü bu kişi suyla aldığı abdest veya teyemmümle namazını kılmamıştır. Allah (c,c), teyemmümü suyun bulunmadığı zamanlarda suya bedel kılmıştır. Suyla yıkanması gerekli olan uzva su teması sağlanmadığı zaman eğer toprakla da teması sağlanmazsa, teması sağlama kudretini yakaladığında namazı iade eder, Bu, muhayyer durumlardandır.

 

İmam Şafii (Allah rahmet etsin) şöyle dedi: Yara ile kırık aynı yerde olursa ve bunlar abdest yerlerindeyse, abdestle ilgili söylenenle gusülle alakalı söylenenler aynıdır, Ama bunlar abdest yerlerinin dışında olurlarsa, yıkamak gerekmez.

 

İmam Şafii (Allah rahmet etsin) şöyle dedi: Aybaşından temizlenme tüm yönleriyle cünüplükten temizlenmenin aynısıdır. Bu durum erkeğe yüzünü yıkamak vacip olduğunda nasıl yıkaması gerekiyorsa, aynı şekilde yıkaması vacip olduğunda kadının da yüzünü o şekilde yıkaması gibidir.

 

İmam Şafii (Allah rahmet etsin) şöyle dedi: Kadının aybaşı kanından, erkeğin de cünüplük necasetinden temizlenmek istediklerinde, suyu bulma imkanları varsa yıkanmaları gerekir. Suyu bulma kudretleri yoksa teyemmüm yaparak namazlarını kılarlar. Kıldıkları namazları ne kendi vakti içinde ne de başka bir vakitte iade etmeleri gerekmez.

 

İmam Şafii (Allah rahmet etsin) şöyle dedi: Yarası olan kişinin dışında şiddetli hasta olan yahut şiddetli soğuktan dolayı zarar göreceğinden korkan veya yarası üzerine necaset bulunan kişinin suyla gusü1den başka bir taharet yolu bulunmamaktadır. Ancak suyla tahareti neticesinde telef olma ihtimali kuvvetli olursa, teyemmümle namazlarını kılar. Söz konusu korkusu zail olunca da necaseti yıkar ve gusü1 aldıktan sonra bu durumun kendisinde vuku bulduğu mezkür süre içinde kılmış olduğu tüm namazlarını iade eder. Eğer buna kudretleri yoksa teyemmüm alırlar ve namazlarını kılarlar. Kılmış oldukları namazıarını da hiçbir vakitte iade etmelerine gerek yoktur.

 

İmam Şafii (Allah rahmet etsin) şöyle dedi: Kişilere abdest veya gusÜl vacipken Üzerlerinde necaset varsa, sudan başka bir şey necaseti temizlemez. Aybaşından yahut cÜnÜplÜkten dolayı taharetlenecek yahut abdest alacak kişi, Üzerindeki necaseti izale edecek su bulamıyorsa, teyemmÜm alıp namazını kılar. Suyu bulduğunda necaseti suyla temizler ve gusÜI etmesi yahut abdest alması gerekiyorsa bunları yaptıktan sonra necaset Üzerindeyken kılmış olduğu tÜm namazları iade eder. ÇÜnkÜ necaseti sudan başka bir şey temizlemez.

 

İmam Şafii (Allah rahmet etsin) şöyle dedi: Kişiye gusül veya abdest vacipken sadece Üzerinde bulunan necaseti temizleyecek kadar su bulan kişi, eğer seferiyse bulmuş olduğu suyla necaseti temizler ve teyemmÜm yaparak namazını kılar. Sonradan da kılmış olduğu namazlarını iade etmesine gerek yoktur. ÇÜnkÜ necasetten beri bir şekilde gusül veya abdesti teyemmÜmle taharet yapmıştır.

 

Dedi ki: Gusül yapması vacip olan kişi içme suyuyla yıkanması halinde susuz kalmaktan korkuyorsa, bunun durumu su bulamayan kişinin durumu gibidir. Üzerinde necaset varsa, ne cas eti yıkadıktan sonra teyemmÜm yapar. Necaset hususunda daha önce zikrettiğim gibi, necasetin temizliği ancak suyla yapılır. Elinde bulunan suyla necaseti yıkaması halinde suya ulaşamamaktanJsusuzluktan korkuyorsa, necaseti siler ve teyemmÜm ederek namazını kılar. Suya ulaşınca da necaseti temizler ve kıldığı namazları iade eder. Bu hususta bundan başka bir yol yoktur.

 

İmam Şafii (Allah rahmet etsin) şöyle dedi: GusÜl yapmakla mÜkellef olan kişinin yanında bulunan az suyu kullanması halinde susuz kalma endişesi yoksa necaseti yıkar ve geriye kalan suyla da bedeninin herhangi bir yerini suyun yettiği kadar yıkar. ÇÜnkÜ gusülde bedenin bir kısmını değil de tamamını yıkamak ibadettir. Onun için bu durumda olan kişinin abdest azalarını yahut onların dışında kalan herhangi bir yeri yıkaması arasında fark yoktur. GusÜlde abdest azalarını yıkamak diğer azaları yıkamaktan daha gerekli değildir. Sonra teyemmÜm alır ve namazını kılar.

 

Suyu bulduğunda namazını iade etmesi gerekmez. çünkü namazını taharet üzere kılmıştır.

İmam Şafii (Allah rahmet etsin) şöyle dedi: Birisi şöyle sorabilir: Kişiye isabet eden necasetin izalesi ancak suyla olurken, cÜllüplükten dolayı gusü1 ve abdest teyemmümle nasıl geçerli olabiliyor?

 

Ona şöyle denir: Taharetin aslı suyla yapılanıdır. AncakAllah (c.c)'ın; toprağın taharetini taharet saydığı yerler de vardır. Bunlar: Seferilik yahut seferilikte veya mukimlikte suyun bulunmadığı zaman ve hastalık halidir. Necasetin insana ve onun dışında olan şeylere bulaşması halinde, Allah (c.c)'ın toprağın taharetini uygun gördüğü zamanlar dışında taharet, ancak suyla mümkündür. Kişi abdest veya gusü1 alarak ibadet yapabilir. Abdest ve gusül alarak ibadet farzını yerine getirmek necaseti izale etmekle değildir. Kişinin bedeni veya elbisesi üzerinde bulunan ne cas eti suyla izale etmek için imkan bulup bedeni ve elbisesi üzerindeki necaseti izale etmesi ibadettir. Bu ibadet, bilinen bir mana için yapılmaktadır.

 

İmam Şafii (Allah rahmet etsin) şöyle dedi: Toprak, isabet eden necasetin taharetinde suya bedelolarak kullanılmamaktadır. Resulullah ( s.a. v), "Elbiseye bulaşan aybaşı kanının yıkanmasını, necis olduğundan" (Tahric: Buhari, hayz 1/118 no: 314; Müslim, hayz l /260- 261 no: 60/332 )

 

emretmiştir. Bizim yanımızda necaset-i asli olduğu için onun tahareti/ temizlenmesi ancak suyla olur. Teyemmümün tahareti Allah'ın ruhsat verdiği durumlarda geçerli olup bu ruhsat sınırını aşma hakkı yoktur. Teyemmüm ruhsatı kapsamına girmeyenler, Allah'ın asli hükmü içinde olanlar olup taharetleri ancak suyla olur.

 

İmam Şafii (Allah rahmet etsin) şöyle dedi: Cünüp1ükten dolayı gusül yapmadan önce aybaşı olan kadının, aybaşı durumu devam ettiği sürede cünüplükten dolayı gusül yapması gerekmez. çünkü gusü1 yapmak suretiyle taharet sahibi olursa da aybaşı olduğu süre içinde cünüplükten dolayı gusül yapması, taharetine vesile olmayacaktır.

 

Aybaşı durumunun bitmesiyle beraber bir gusül yapması kafi gelir.

Yahut aybaşı hali devam ettiği sürede ihtilam olması halinde de bunların tamamı için tek bir gusül yapması yeterlidir, her biri için ayrı ayrı gusül yapması gerekmez. Aybaşı durumu bitinceye kadar birden fazla ihtilam olmuş olsa da hepsi için bir gusül yapması kafi gelir.

 

İmam Şafii (Allah rahmet etsin) şöyle dedi: Aybaşı guslüyle cenabet guslü aynı olup aralarında fark yoktur. Sadece aybaşından dolayı gusül yapanın kan izlerini de izale etmek maksadıyla misk ile sürünmesini müstehab bulurum. Eğer misk bulamayacak olursa güzel kokulu herhangi bir koku olur. Kokuyu kullanması, sünnete tabi olması açısındandır. Bunu yapmayacak olursa suyun dışında kalan her şeye suyu kullanmak bedel olur.

 

İmam Şafii (Allah rahmet etsin) şöyle dedi: Bize İbn Uyeyne, Mansur el-Hacebi'den (Mansur b. Abdurrahman b. Talha el-Kureşi el-Hacebi elMekki); o, annesi Safiye binti Şeybe'den; o da Hz. Aişe'nin şöyle dediğini nakletti: Bir kadın (Esma binti Şekel), Resulullah (s.a.v)'e aybaşı guslünü sordu. Resulullah (s.a.v) buyurdu ki: "Misk ile bulanmış bir kumaş parçasıyla taharetlen. " Kadın dedi ki: "Onunla nasıl taharet yapacağım?" Buyurdu ki: "Onunla taharetlen. " Kadın dedi ki: "Onunla nasıl taharet yapacağım?" Nebi (s.a.v), "Subhanallah -Elbisesiyle örtünerek- onunla taharetlen." buyurdu. Hz. Aişe, "meseleyi anlayıp kadının uzattığını görünce ona şöyle dedim" dedi: "Onunla kanın izlerini takip edip silersin. (Yani fercini)." Tahric: Buhari, hayz 1/118 no: 314; Müslim, hayz 1/260-261 no: 60/332

 

İmam Şafii (Allah rahmet etsin) şöyle dedi: Seferde olup suyu olmayan kişinin yahut ikamet yerinden uzak olan kişinin, helaliyle cinsel münasebette bulunma hakkı vardır. Bu kişi cinsi münasebetten sonra zekerini yıkar ve teyemmüm eder. Kadın da [ercini yıkar ve suyu bulana kadar teyemmüm eder. Suyu bulduklarında guslederler.

 

İmamŞafii (Allahrahmetetsin) şöylededi: Bize İbrahim b. Muhammed, Abbad b. Mansur'dan; o, Ebu Reca el-Utaridi'den; o da Ümran b. Husayn (r.a)'dan şöyle nakletti: Nebi (s.a.v) cünüp olan kişiye, teyemmüm edip namaz kılmasını ve suyu bulduğunda gusletmesini emretti. Tahric: Buhari, Teyemmüm 1/133 no: 348; Müslim, 1/474- 476 no: 312/682

 

Nebi (s.a.v)'in Ebu Zerr'e şöyle dediği haberi bize ulaştı:

"Suyu bulduğunda derinilbedenini onunla yıka. " Tahric: Ebu Davud, Taharet 1/235-236; Tirmizi, Taharet 1/211-212; Nesai, Taharet 1/171

 

Sonraki için tıkla:

 

SEFERDE VE iKAMETTE TEYEMMÜM